Avusturya Edebiyatı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Avusturya Edebiyatı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Eylül 2012 Cuma

[Film] Tibet'te Yedi Yıl - Jean-Jacques Annaud

Avusturyalı dağcı Heinrich Harrer'ın gerçek öyküsünü, Dalai Lama ile dostluğunu ve Tibet'in Çin işgali altında kalmasını anlatan otobiyografisi Seven Years in Tibet (Tibet'te Yedi Yıl, 1952), Jean-Jacques Annaud tarafından 1997 yılında sinemaya uyarlandı.

4 Ağustos
Kamp kurduk. Bir kar fırtınasına yakalandık. Bütün arkadaşlarım çığ düşmesinden endişeleniyor. Bu yüzden günlerdir burada bekliyoruz. Aufschnaiter'a kamp yapmak için bunun kötü bir hava olduğunu söyledim ama o bana katılmıyor. Aptal! Diğerlerinin burada oturup beklemeyi pek önemsediği yok gibi görünüyor, sadece umut ediyorlar ve bir şey yapmıyorlar. İnsanın kendini sorgulaması için uzun bir zaman, bu hiç iyi değil. Çünkü artık bu tırmanışın bir hata olduğunu düşünmeye başladım. 
**
- Bakın ben Alman değilim, Avusturyalıyım, sizin saçma savaşınızla bir ilgim yok.

**
15 Ekim 1939
Esir kampına getirildiğimizde kendi kendime bir söz verdim, yeni yılın ilk güneşi üstüme doğarken Ingrid'in yanında yatıyor olacaktım. Himalayalar önümüzde uzanıyordu. Kaçmak ve onların içinde kaybolmak çok kolay olacaktı.

**
Ekim 1940
Dördüncü kaçma girişimim de beni hedefime ulaştıramamıştı. Tek yapabildiğim, diğer mahkumlar  içinde ünlü bir kişi olabilmekti. 

**
Tibet, dünyanın çatısı. İnsan kendini Asya'nın ortasına kurulmuş Ortaçağ'dan kalma taş bir kulenin üstüne çıkmış gibi hissediyor... Burası dünya üstündeki en yüksek ve en kendi içine kapalı ülke.

**
- Öyleyse bu sizin medeniyetinizle bizimki arasındaki önemli farklardan biri. Siz hayatının her aşamasında zirveye tırmanan insana saygı duyuyorsunuz ama biz kendi egolarını terk edebilen insana saygı duyarız. Çoğu Tibetli böyle bir insana kendi hayatını emanet etmez.

**
- Bana bir hikaye anlat Heinrich, bana dağlara tırmanmayla ilgili bir hikaye anlat.
- O zaman kesin uykuya dalarsın, o hikayeler beni bile sıkıyor.
- O zaman sevdiğin yönlerinden bahset.
- Tam bir sadelik... İşte sevdiğim yönü. Dağa tırmanırken aklın bomboştur, tüm karmaşalardan uzak olursun ver birdenbire ışıklar daha keskin, sesler daha zengin olur. Ve için, hayatın derin ve güçlü varlığıyla doluverir.

**
- Sence bir gün insanlar Tibet'e de sinema perdesinden bakabilecek mi? Bize ne olduğunu merak edecekler mi?

**
Tibetliler'in piknik yapmak için bir araya geldikleri aynı alanlar, toprak pist yapmak için temizlendi. Böylece üç Çinli generali getiren uçak buraya inebilecekti. Çok yakınlarda Tibet ordusu tatbikat yapmakla meşguldü. Askerlerden bazıları eski savaşçılardı. Bulabildikleri tüm eski mızrak ve oku silah olarak getirmişlerdi. Barışı seven bir milletin çaresizliği görülmeye değerdi, acıyla bir ordu yaratmaya çalışıyorlardı. Dostlarımın yüzünde savaşın korkusunu görebiliyordum. Yüzlerine kazınan derin bir düşünce vardı. Kendi ülkemin saldırgan politikasını hatırladım, güçlü olanın zayıf olanlara hükmetmek isteyişini... Tanrım! Uzun zaman önce aynı inançları nasıl olup da paylaşabildiğime inanamadım. Bir zamanlar nasıl da bunlardan, bu saldırgan Çinliler'den hiçbir farkım olmadığını merak ettim. 

**
Sonsöz:
Çin'in Tibet'i işgali sonucu, 1 milyondan fazla Tibetli yaşamını yitirdi, 6 bin manastır yok edildi. 1959 yılında Dalai Lama Hindistan'a kaçmak zorunda bırakıldı. Bugün hala orada yaşıyor ve Çin'le barışçıl bir çözüm için çalışmalarını sürdürüyor. Dalai Lama 1989 yılında Nobel Barış Ödülü'ne layık görüldü. Heinrich Harrer ve Dalai Lama bugüne kadar dostluklarını sürdürdüler. 

14 Ağustos 2012 Salı

[Şiir] The Song of Childhood - Peter Handke

If you have seen Wim Wenders' movie Wings of Desire (1987), you will notice this poem (or song?) right away. One of the famous names of Austrian Literature... The Song of Childhood by Peter Handke...


When the child was a child
It walked with its arms swinging,
wanted the brook to be a river,
the river to be a torrent,
and this puddle to be the sea.

When the child was a child,
it didn’t know that it was a child,
everything was soulful,
and all souls were one.

When the child was a child, 
it had no opinion about anything,
had no habits,
it often sat cross-legged,
took off running,
had a cowlick in its hair,
and made no faces when photographed.

When the child was a child,
It was the time for these questions:
Why am I me, and why not you?
Why am I here, and why not there?
When did time begin, and where does space end?
Is life under the sun not just a dream?
Is what I see and hear and smell
not just an illusion of a world before the world?
Given the facts of evil and people.
does evil really exist?
How can it be that I, who I am,
didn’t exist before I came to be,
and that, someday, I, who I am,
will no longer be who I am?

When the child was a child,
It choked on spinach, on peas, on rice pudding,
and on steamed cauliflower,
and eats all of those now, and not just because it has to.

When the child was a child,
it awoke once in a strange bed,
and now does so again and again.
Many people, then, seemed beautiful,
and now only a few do, by sheer luck.

It had visualized a clear image of Paradise,
and now can at most guess,
could not conceive of nothingness,
and shudders today at the thought.

When the child was a child,
It played with enthusiasm,
and, now, has just as much excitement as then,
but only when it concerns its work.

When the child was a child,
It was enough for it to eat an apple, … bread,
And so it is even now.

When the child was a child,
Berries filled its hand as only berries do,
and do even now,
Fresh walnuts made its tongue raw,
and do even now,
it had, on every mountaintop,
the longing for a higher mountain yet,
and in every city,
the longing for an even greater city,
and that is still so,
It reached for cherries in topmost branches of trees
with an elation it still has today,
has a shyness in front of strangers,
and has that even now.
It awaited the first snow,
And waits that way even now.

When the child was a child,
It threw a stick like a lance against a tree,
And it quivers there still today.