İngiliz Edebiyatı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İngiliz Edebiyatı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Mart 2014 Pazar

[Roman] Cesur Yeni Dünya - Aldous Huxley

İlk olarak 1932'de yayınlanan roman Ford'tan Sonra (F.S.) 632 yılında geçen bir kara ütopya, başka bir deyişle "distopya (dystopia)" dır. Huxley, insanların daimi gençlik, tatminkarlık, mutluluk ve istikrarını
n yapay yoldan sağlandığı, insanlara düzen hakkında düşünmeye veya eleştirmeye fırsat vermeyen bir dünya yaratmış. Bu dünya, bizim dünyamızdan da teoride çok farklı değil aslında, sadece biz uygulamada oldukça zayıf kalıyoruz.

**

- Bu da, mutluluk ve erdemin sırrıdır -yapmak zorunda olduğun şeyi sevmek. Tüm şartlandırmaların amacı budur: insanlara, kaçınılmaz toplumsal yazgılarını sevdirmek.
**

- Kır çiçekleri ve manzara sevmenin önemli bir kusur var, bedavalar, diye açıkladı. Doğa sevgisiyle fabrikalar çalışmaz. En azından alt sınıflarda doğa sevgisini kaldırmaya karar verildi, ancak ulaşım tüketimi eğilimi kalacaktı. Çünkü elbette nefret etseler de kırlara gitmeye devam etmeleri önemliydi.
**

"Hey cesur yeni dünya ki, içinde böyle insanlar var!"
**

- Çünkü bizim dünyamız Othello’nunkiyle aynı değil. Çelik olmadan araba yaratamazsınız – aynı şekilde sosyal çalkantı olmadan da trajedi yaratamazsınız. Dünya şu anda istikrara kavuşmuş durumda. İnsanlar mutlu; istediklerini alıyorlar ve ulaşamayacakları şeyleri de asla istemiyorlar. Refahları yerinde, emniyetteler, hiç hastalanmıyorlar; ölümden korkmuyorlar; ihtiras ve ihtiyarlıktan habersiz ve bundan da çok memnunlar; veba gibi bir illet olan anne ve babaları yok; güçlü duygular hissedecekleri eşleri, çocukları ve sevgilileri yok; şartlandırmaları uyarınca davranmaları gerektiği gibi davranmak zorundalar. Herhangi bir sorun çıkması durumunda da soma var. (…) Othello elbette güzel; fakat istikrar karşılığında ödememiz gereken bedel işte bu. Mutluluk ile eskiden insanların güzel sanatlar dediği şey arasında seçim yapmak gerekiyor. Biz, güzel sanatlardan fedakârlıkta bulunduk. Onun yerine duyusal filmlerimiz ve kokulu orgumuz var.
**

- Optimum toplum buzdağı örneğine göre kurulur -dokuzda sekizi su seviyesinin altında, dokuzda biri üstünde.
- Su seviyesinin altındakiler mutlu mu peki?
- Üstündekilerden daha mutludurlar.
- O berbat işlere rağmen mi?
- Berbat mı? Onlar öyle düşünmezler. Aksine işlerini severler. İşleri hafiftir, çocuk oyuncağıdır. Beyinleri ya da kasları asla zorlanmaz. Yedi buçuk saat hafif, yormayan iş, sonra da soma istihkakları, oyunları, sınırsız çiftleşmeleri ve duyusal filmler. Başka ne isteyebilirler ki? Doğru, daha kısa çalışma saatleri isteyebilirler. Biz de onlara daha kısa çalışma saatleri verebiliriz. Teknik olarak alt sınıfların iş gücünü üç ya da dört saate indirmek çok basit bir şeydir. Ama bu onları mutlu edebilir miydi? Hayır, etmezdi. Yüz elli yıldan daha uzun bir süre önce denenmişti. İrlanda’nın tamamına dört saatlik iş gücü uygulanmıştı. Sonuç ne oldu? Kargaşa ve soma tüketiminde büyük bir artış, hepsi bu. O üç buçuk saatlik boş zaman bir mutluluk kaynağı olmaktan o kadar uzaktı ki, insanlar o boş zamanlarından kurtulmaya çalışıyorlardı. [...] Emekçilerin kendi menfaatleri için onlara fazla boş zaman ızdırabı çektirmek zalimlikten başka bir şey olmaz.
**

- Fakat Tanrı, yüce, güzel ve kahramanca olan her şeyin gerekçesidir. Eğer Tanrı'nız olsaydı...
- Sevgili genç dostum, uygarlığın kahramanlığa ya da yüceliğe hiç ihtiyacı yoktur. Bunlar politik yetersizliğin belirtileridir. Bizimki gibi bir toplumda hiç kimsenin kahraman ya da yüce olma fırsatı olmaz.





16 Mart 2013 Cumartesi

[Film] Bin Dokuz Yüz Seksen Dört - Michael Radford

George Orwell'in efsane romanı Bin Dokuz Yüz Seksen Dört (Nineteen Eighty-Four'ten... Filmin senaryo yazarı ve yönetmeni Michael Radford. Kendisi William Shakespeare'in Venedik Taciri (The Merchant of Venice) 'ni de beyaz perdeye aktarmıştı hatırlarsanız; o girdiye de buradan ulaşabilirsiniz.

Film, aynen yazarın tasarladığı gibi 1984 Nisan-Haziran aylarında Londra'da çekildi.

---

- Burası bizim ülkemiz. Bir barış ve bolluk ülkesi. Bir ahenk ve umut ülkesi. Burası bizim ülkemiz. Okyanusya. Bunlar bizim insanlarımız. İşçiler, çalışanlar, inşaatçılar... Bunlar bizim insanlarımız. Bizim dünyamızın işçileri, çabalıyorlar, savaşıyorlar, kan döküyorlar, ölüyorlar... Şehirlerimizin sokaklarında ve çok uzak savaş alanlarında umutlarımızın ve rüyalarımızın sakat bırakılmasına karşı savaşıyorlar. Kim onlar?  Onlar karanlık ordulardır. Avrasya'nın karanlık, öldüren orduları... Afrika ve Hindistan'ın çorak çöllerinde, Avustralasya'nın okyanusunda cesaret, güç ve gençlik kurban verildi. Onur duyacakları tek şey zalimlik olan barbarlara kurban verildi. Fakat zafere uzansak bile aramızda büyüyen ve yayılan bir kanser var; şeytani bir tümör:


"Parti'nin söylediği hiçbir şey doğru değil. Parti'nin söylediği hiçbir şey iyi değil. Savaşın kendisi gerçek olmasa bile parti savaşta olduğumuza inanmanızı istiyor... Saldırganlığınızı, kendi meşru hedeflerinden uzağa kanalize etmek için yapıyorlar... Parti. Büyük birader gerçek değil. O, Parti tarafından yaratılmış saf bir kurgu. Devletin gerçek yöneticileri bilinmiyor... kim olduğu belli olmayan işleticiler. Kim oldukları blinmediği için gücü izinsiz ve engelsizce kullanabiliyorlar. Okyanusya halkı, aldatılıyorsunuz. Parti halka hizmet etmez, kendine hizmet eder. Avrasya'yla savaşta değiliz. Parti'nin aptal ve itaatkar kölelerine dönüşüyorsunuz. Gözlerinizi açın. Kötülüğün size ne yaptığını görün. Parti kendi vatandaşlarının üstüne bomba atıyor. Kalk! Boyunduruğundan kurtul. Kaybedecek hiçbirşeyin yok, ama kazanacak çok şey var."

**

Geçmişe... ya da geleceğe... Düşüncenin özgür olduğu bir çağa... Büyük Birader çağından, düşünce polisi çağından, ölü bir adamdan selamlar!
**

Eğer umut varsa proleterlerde yatıyor. Eğer kendi güçlerinin bilincine varırlarsa komplo kurmaya ihtiyaçları kalmayacak. Tarih onlar için konu değil.

**
- Savaş barıştır! Özgürlük köleliktir! Cehalet güçtür! İradenin zaferi orgazmın da üstündedir. Bu gece Anti-Sex birliğinin Zafer Meydanı'ndaki toplantısında 10.000 in üzerinde Partili kadın, sivil evliliklerin %50 azalmasını kutlayıp bekaretin korunması üzerine yemin edecekler ve yapay döllenme için kendilerini bir kap olarak taahüt edeceklerdir.

**
Her şey sisin içinde kayboluyor. Geçmiş silindi ve silinme unutuldu. Yalan gerçek oluyor, sonra tekrar yalan oluyor.

**
- Eğer duygularımı değiştirmemi sağlayabilirlerse seni sevmemin önüne geçebilirler. Gerçek ihanet bu olacaktır.
- Bunu yapamazlar. Bu, yapamayacakları tek şeydir. Sana işkence edebilirler ve sana her şeyi söyletebilirler. Ama seni inandıramazlar. İçine giremezler. Kalbine giremezler.

10 Eylül 2012 Pazartesi

[Film] The Merchant of Venice - Michael Radford

From The Merchant of Venice by William Shakespeare... The screen writer and the director of the movie is Michael Radford. He also wrote the screenplay of "1984" -the famous novel by George Orwell- and directed it. I highly recommend you to read the play first. 

Shylock: If it will feed nothing else, it will feed my revenge. He hath disgraced me and hindered me half a million, laughed at my losses, mocked at my gains, scorned my nation, thwarted my bargains, cooled my friends, heated mine enemies, and what's his reason? I am a Jew! Hath not a Jew eyes? Hath not a Jew hands? Organs, dimensions? Senses, affections, passions? Fed with the same food? Hurt with the same weapons? Subject to the same diseases? Healed by the same means? Warmed and cooled by the same winter and summer as a Christian is? If you prick us, do we not bleed? If you tickle us, do we not laugh? If you poison us, do we not die? And if you wrong us, shall we not revenge? If we are like you in the rest, we will resemble you in that. If a Jew wrong a Christian, what is his humility? Revenge. If a Christian wrong a Jew, what should his sufferance be by Christian example? Why, revenge. The villainy you teach me I will execute. And it shall go hard but I will better the instruction. 

**
Portia: You see me, lord Bassanio, where I stand, such as I am. [...] Happiest of all, is that her gentle spirit commits itself to yours to be directed as by her governor, her lord, her king. This house, these servants, and this same myself are yours, my lord's. I give them with this ring, which when you part from, lose or give away, let it presage the ruin of your love. And give me vantage to exclaim on you. 

**
Bassanio: The world is still deceived with ornament. In law, what plea so tainted and corrupt but being seasoned with a gracious voice obscures the show of evil? In religion, what damned error but some sober brow will bless it and approve it with a text, hiding the grossness with fair... ornament? Look on beauty and you shall see 'tis purchased by the weight. Therefore, thou gaudy gold, I will none of you. Nor none of you, O pale and common drudge between man and man. But you, O meagre lead, which rather threatenest than dost promise aught, your paleness moves me more... than eloquence. Here choose I. Joy be the consequence. 

4 Eylül 2012 Salı

[Film] Barry Lyndon - Stanley Kubrick

Stanley Kubrick adapted William Makepeace Thackeray's novel The Luck of Barry Lyndon into a movie in 1975. "An Irish rogue wins the heart of a rich widow and assumes her dead husband's position in 18th Century aristocracy," says IMDb. I only include narrator's words in this post since I find them the most powerful and the most genius.
No lad who has liberty for the first time, and twenty guineas in his pocket, is very sad, and Barry rode towards Dublin thinking not so much of the kind mother left alone, and of the home behind him, but of tomorrow, and all the wonders it would bring. 

**
A lady who sets her heart upon a lad in uniform must prepare to change lovers pretty quickly, or her life will be but a sad one. This heart of Lischen's was like many a neighboring town and had been stormed and occupied several times before Barry came to invest it. 

**
It would require a great philosopher and historian to explain the causes of the famous Seven Years' War in which Europe was engaged and in which Barry's regiment was now on its way to take part. Let it suffice to say that England and Prussia were allies and at war against the French, the Swedes, the Russians and the Austrians. 

**
Fate had determined that he should leave none of his race behind him, and that he should finish his life poor, lonely and childless. 

**
Utterly baffled and beaten, what was a lonely and broken-hearted man to do? Barry took the annuity and returned to Ireland with his mother to complete his recovery. Sometime later, he travelled to the Continent. His life there, we have not the means of following accurately. But he appears to have resumed his former profession of a gambler without his former success. He never saw [...] again. 

**
Epilogue:
It was in the reign of George III that the aforesaid personages lived and quarreled; good or bad, handsome or ugly, rich or poor they are all equal now.