1 Ağustos 2012 Çarşamba

[Roman] Görmek - José Saramago

Portekiz Edebiyatı'nın önemli isimlerinden, 1998 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi José Saramago'nun Görmek (Ensaio sobre a Lucidez) adlı romanından... Görmek, yazarın, 2008 yılında aynı adla sinemaya uyarlanan Körlük (Ensaio sobre a Cegueira) adlı romanından sonra yazıldı. Kitapta aynı karakterlere gönderme yapılıyor.


"Kusursuz anların, hele yüceliğe çok yaklaşmışsa uzun sürmemek gibi çok büyük bir sakıncası vardır, ondan daha beteri ise -bu o kadar açık ki söylemesek de olurdu- insanın o andan sonra ne halt edeceğini bilememesidir."



**

"İnsanlar arasında yapabileceğimiz en doğru sınıflandırma, onları kurnaz ve ahmak olarak değil, kurnaz ve çok kurnaz olarak sınıflandırmaktır; ahmak olanları nasıl istersek öyle kullanırız, kurnazlarla sorun, onları kendi hizmetimizde kullanabilmektir; ama çok kurnaz olanlar bizim yandaşımız da olsalar, özünde tehlikeli kimselerdir; başka türlü olmak ellerinde değildir. İşin en ilginç yanı da davranışlarıyla bizi sürekli olarak kendilerinden kuşku duymaya itmeleridir; genellikle bu uyarılara dikkat etmeyiz, sonra da bunun sonuçlarına katlanırız."

**

- Bu sözleriniz umarım şeytanın kulağına gitmez.
- Şeytanın kulağı o kadar deliktir ki, duyması için söylenenlerin yüksek sesle söylenmesi gerekmez.
- Öyleyse Tanrı yardımcımız olsun.
- Bu duanızın hiçbir yararı olmaz, onun kulakları doğuştan sağırdır.

**

"Bu sert tartışma yapılmasaydı ve gereksiz olmaları nedeniyle cumhurbaşkanlığı manifestosunun ve havalarda uçuşacak öteki belgelerin kısa süren yaşamı çöp sepetinde son bulsaydı, size anlatmakta olduğumuz öykü bütünüyle farklı olacaktı. Ne kadar farklı olacağını, neyin farklı olacağını tam olarak kestiremiyoruz, sadece farklı olacağını biliyoruz. Anlatının girdisini çıktısını gözden kaçırmayan bir okur, her şeyin eksiksiz olarak açıklanmasını bekleyen zeki, güçlü çözümleme yetisine sahip biri bize, başbakan ile cumhurbaşkanı arasında geçen ve öykünün bu bölümüne son anda sıkıştırılan konuşmanın, meydana gelecek rota değişikliğini doğrulamak için mi anlatıcının anlatmayı tasarladığı öyküyü bir kenara bırakıp, önündeki seyir haritasında birdenbire kesin çizgilerle çizilmiş olarak karşısında bulduğu yeni rotaya yöneldiğini sormadan edemezdi. Hangisi olursa olsun, bu iki soruya o okuru bütünüyle doyurabilecek bir yanıt vermek zor. Anlatıcının az rastlanan bir açık sözlülükle, beyaz oy kullanmaya karar vermiş bir kent halkının bu duyulmamış öyküsünü nasıl bitireceğini tam olarak bilemediğini, dolayısıyla da başbakan ile cumhurbaşkanı arasında geçen ve mutlu şekilde biten bu şiddetli söz düellosunun ona hınzır gibi yetiştiğini itiraf etmesi dışında elbette. Öyle olmasaydı, gelişmekte olan anlatının yılankavi kuyruğunu izlemeyi durduk yerde bir kenara bırakıp, olmamış ama olabilir olan ama daha çok, olan ama pekala olmama olasılığı da bulunan olaylar hakkında konu dışı şeyler anlatmaya kalkmasının nedenini anlayamazdık. Lafı ağzımızda gevelemeden söyleyecek olursak, şöyle oldu..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder